Ethem Emre’nin toplumsal sorunların çözümüne dönük diyalog temasları sürüyor
Ethem Emre’nin toplumsal sorunların çözümüne dönük diyalog temasları sürüyor
Hollanda Türk Ticaret Derneği Merkezinde, Dernek Başkanı Ethem Emre’nin inisiyatifiyle Hollanda Ekonomi Bakanlığının yatırım fırsatlarından sorumlu direktörü Pieter M. Waasdorpla Türk ve yabancı yatırımcıların vize problemi dâhil, Bankaların KYC timlerinin yabancı yatırımcılara hesap açılmasını engelleyen tutumları gibi pek çok problemlerin konuşulduğu kahvaltılı bir toplantı düzenlendi.
Toplantıya, T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Veysel Parlak, Türk ve Arap Dünyası Araştırmaları Merkezi Başkanı Mehmet Tütüncü, Türk Hukuku avukatlarından Esin Çiftçi, HTTD Türkiye Koordinatörü Leyla de Mos, Gentle Incasso CEO’su Nuri Şekercan ve şirket danışmanı Metin Yazarel de katıldı.
Pek çok görevi bir arada profesyonelce yürütmeye çalışan Ethem Emre, hayatta “hoş bir seda” bırakma niyetinde ve telaşında. Doğduğu ve doyduğu ülke arasında iyi ilişkiler oluşturmak, geleceğin neslini burada hak ettiği yerde görmek, insanlarımızın haklarını savunmak, onların bu ülkedeki ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmak için pek çok inisiyatif almış ve bu yolda büyük bir azimle, şevkle koşuşturuyor. Toplumun sorunlarını bilen, ona dönük çare ve çözümler üreten, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeyi önemseyen Emre, inisiyatif alarak başlattığı bütün eylemleri hak rızası ve toplum menfaati için hayata geçiriyor.
Ethem Emre: “Sorunların çözümü karşılıklı diyalogdan geçer”
Her şeyin maddiyat için yapılmadığını, yapılmayacağını göstermek adına güzel bir örnek olarak karşımızda duran Hollanda Türkiye Ticaret Odası Derneği Başkanı Ethem Emre’nin kendi tecrübe ettiği problemleri belgeleriyle ibraz ettiği, çözüm odaklı önerilerin konuşulduğu toplantı, onun bu alandaki hassasiyeti ve gayretinin bir göstergesi olarak ortaya çıkıyordu. Toplumsal sorunların çözümüne dönük ürettiği görüş, tavsiye ve düşünceleriyle yıllardır bu alanda çalışmalar yürüten Ethem Emre, bu sorunları muhataplarıyla da sık sık görüşerek diyalog ve çözüm çağrılarını büyük bir gayretle sürdürmekte.
İş dünyasının özellikle Türk şirketlerinin karşılaştığı en son sorun olan Hollanda bankalarında hesap açmalarının engellenmesi başta olmak üzere toplumun farklı sorunları da bakanlık yetkilisine en uygun ve çözüm önerileriyle birlikte iletildi.
Hollanda’nın ticaret alanında en önemli partnerlerinden biri olan Türkiye ve Türk şirketlerine böyle bir engel koymasının ve insanlar mağdur etmelerinin kabul edilemeyeceğini ve bir an önce sorunun çözülmesi gerektiğine dikkat çeken Emre, Hollandalı girişimcilerin Türkiye’de rahat bir şekilde çalışmalarını yürüttüklerini hatta her türlü desteği aldıklarını belirtti.
Usulsüzlük yapan birkaç kişinin yüzünden çoğunluğun cezalandırılmasının adil ve doğru bir tutum olmadığına dikkat çeken Emre, yüzlerce insanın bu mağduriyet sebebiyle iş yapamadığını vurguladı.
Bu ve buna benzer toplumsal sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini ifade eden Emre, bakanlık yetkilisinden sorunların çözümü için ciddi adımlar atmalarını beklediklerini ve bu ziyaretlerin karşılıklı olarak sürmesi gerektiğini belirtti.
Emre son olarak şunları dile getirdi: “Hollanda siyasi kurum ve bakanlıklarla diyalogumuz genişlemeli ve daimi olmalı. Her platformda dertlerimizi ve önerilerimizi paylaşmalıyız. Bu sadece birilerinin ya da bir kurumun değil, toplum önderlerinin ve STK temsilcilerinin de asli görevlerinden olmalı. Bugün yaşanan olaylar da bu diyalog eksikliğinin bir sonucudur. Kendimizi anlatmak, tanıtmak, sorunlarımızı paylamak ve bu yönde çözüm önerileri sunmak, yaşadığımız ülkeye katkı sunmaktır. Diyalogun açamayacağı kapı yoktur.”
Her konuşmacıyı büyük bir titizlik ve ciddiyetle dinleyen ve not alan Bakanlık yetkilisi Waasdrop, bazı sorunlara yabancı kalsa da sorunların çocuğunun farkında olduğunu, bu toplantı ile çözüme dönük adımların daha kolay atılabileceğine dikkat çekti.
Katılımcılardan T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Veysel Parlak son dönemlerde Hollanda’ya yatırım yapmak isteyen Türk şirketlerinin Hollanda bankalarında hesap açmalarının engellenmesini gümrük birliği anlaşmasının ilgili mevzuatıyla uyuşmadığını ifade etti.
Diğer yandan T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Hollanda temsilcisi Ethem Tokgözlü’de kendi edindiği tecrübelerden örneklerle Hollanda’nın yatırımcılara uyguladığı ticari bariyerleri açık ekonomi modeliyle bağdaştırmak mümkün değildir dedi.
Toplantıda titizlikle not alan Ekonomi Bakanlığı Rektörü P. M. Waaldorp aldığı notları kesinlikle muhataplarına ileteceğini yararlı ve faydalı bir görüşme gerçekleştirdiğini katılımcılara teşekkür ederek ifade etti.
Daha sonra toplantı, aşağıda özetini aktardığımız “Krizler ve Çözüm Önerileri” başlığını taşıyan bir raporun sunulmasıyla son buldu.
Sayın ilgili ve yetkililer,
Açık ekonomi modeli, dünya genelinde pek çok ülkenin benimsediği bir strateji olup, uluslararası ticareti teşvik eden, sermaye akışına olanak tanıyan, ülkeler arası iş birliğini destekleyen bir yapı olarak kabul edilir. Bu modelin esaslarından biri, yabancı yatırımcıların ülkeye kolayca erişebilmesi ve yatırım yapabilmesidir. Ancak, açık ekonomiyi benimseyen bir ülkenin yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açmasına engel olması, bu ilkeyle çelişen bir tutum sergiler ve önemli eleştiriler doğurur. İşte bu yaklaşımın ele alınması gereken yönleri:
1- Ekonomik Büyümeye Engel Oluşturur
Yabancı yatırımcıların ülke ekonomisine katkıda bulunmalarının yolu, yatırım yapabilecekleri finansal araçlara ve hizmetlere erişim sağlamaktan geçer. Bankalarda hesap açmalarının engellenmesi, bu sürecin ilk aşamasında karşılaştıkları bir set gibi işlev görür.
Yatırımcıların, yatırımlarını yönlendirebilecekleri banka hesaplarına sahip olmaması; şirket kurma, istihdam yaratma, ticari faaliyetlerde bulunma gibi süreçlerde yavaşlamalara yol açabilir. Bu da ülke ekonomisinin büyüme potansiyelini sınırlar.
2- Küresel Rekabet Gücünü Azaltır
Küresel ekonomi, ülkelerin yatırım çekme yeteneğine dayanır. Yabancı yatırımcıların hesap açmalarını kısıtlamak, onları diğer ülkelere yönlendirme riski taşır. Özellikle birçok ülkenin uluslararası yatırımcıları çekmek için cazip teşvikler sunduğu bir dönemde, böylesi bir kısıtlama rekabet gücünü zayıflatır.
Rakip ülkeler yatırımcılara daha fazla kolaylık sunarken, açık ekonomiyi benimsemiş bir ülkenin yatırımcıya kapıyı kapatması uzun vadede pazar payının düşmesine yol açar.
3- Finansal İlişkilerin Zayıflaması
Yabancı yatırımcılar sadece doğrudan sermaye getirmekle kalmaz, aynı zamanda ülkeye finansal bilgi, teknoloji ve yeni iş modelleri de taşır. Bu çeşitlilik, ülke içindeki finansal sistemin gelişmesine katkıda bulunur ve yenilikçiliği teşvik eder.
Bankalarda hesap açamayan yatırımcılar, finansal sistemin sunduğu avantajlardan yararlanamaz, dolayısıyla finansal ilişkiler zayıflar. Yatırımcıların paralarını transfer etme, yerel ortaklarla iş birliği yapma gibi temel işlemleri gerçekleştirememesi, finansal ağların daralmasına sebep olur.
4- Güven ve İtibar Sorunu Meydana Getirir
Uluslararası yatırımcılar, yatırımlarını yapacakları ülkelerin güvenilir ve istikrarlı bir finansal sisteme sahip olmasını bekler. Bankalarda hesap açma imkânının olmaması, ülkenin finansal sistemi üzerinde bir belirsizlik algısı yaratabilir ve güven zedelenir.
Bu durum, ülkenin yatırım ortamını olumsuz etkiler ve yatırımcıları uzun vadede geri dönmeyecek şekilde caydırabilir. Güven eksikliği, ülkenin ekonomik itibarını da zayıflatır ve uluslararası arenada güvenilir bir yatırım destinasyonu olarak algılanmasını zorlaştırır.
5- İnovasyon ve Teknolojik Gelişmeye Engel Teşkil Eder
Yabancı sermaye, sadece mali kaynak değil, aynı zamanda bilgi ve teknoloji transferi açısından da önem taşır. Ülke, dışarıdan gelen yeni teknolojilere ve iş süreçlerine kapılarını kapattığında inovasyon döngüsü sekteye uğrar.
Yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açamaması, yenilikçi sektörlerin ve teknoloji firmalarının iş yapma süreçlerini zorlaştırır. Uzun vadede, bu durum ülkenin dijital dönüşüm ve inovasyon alanında geri kalmasına yol açabilir.
6- Dış Sermaye Akışını Engeller
Yatırımcılar, ülkede finansal işlemlerini sorunsuz bir şekilde gerçekleştiremeyeceklerini hissettiklerinde, doğrudan yatırımlardan kaçınabilirler. Bankacılık hizmetlerine erişimin kısıtlanması, ülkeye sermaye akışını zorlaştırır ve yatırım iştahını azaltır.
Açık ekonomi modelini benimsemiş bir ülkenin, bu çelişkili tavrıyla potansiyel sermaye girişinden mahrum kalması, döviz dengesini olumsuz etkileyebilir ve ekonomide bir daralma yaratabilir.
Sonuç Olarak:
Açık ekonomi modeli, yatırımcıların ülkeye kolayca erişimini ve finansal sistemde rahat hareket edebilmelerini öngörür. Bu modele sahip bir ülkenin, yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açmasını kısıtlaması, yalnızca ekonomik büyümeyi ve uluslararası itibarını zedelemekle kalmaz; aynı zamanda bu modelin özüne aykırı bir tavır sergilediği anlamına gelir. Bu tür kısıtlamaların kaldırılması, hem yatırım ortamının iyileşmesini sağlayacak hem de ülkenin küresel ekonomide daha rekabetçi bir konuma gelmesine katkıda bulunacaktır.